Efsanevi İtalyan Mezzo-Soprano Cecilia Bartoli: ‘İşin sırrı tutku’
Efsanevi İtalyan Mezzo-Soprano Cecilia Bartoli, günümüzün en büyük sanatçılarından biri. Dünyanın en çok yönlü sanatçılarından, 5 Grammy ödülü sahibi ve vizyoner bir sanat yönetmeni.
Musica’nın bu bölümünde Cecilia Bartoli bize hayatına dair özel bir bakış sunuyor.
Efsanevi İtalyan Mezzo-Soprano Cecilia Bartoli, günümüzün en büyük sanatçılarından biri. Dünyanın en çok yönlü sanatçılarından, 5 Grammy ödülü sahibi ve vizyoner bir sanat yönetmeni.
Musica’nın bu bölümünde Cecilia Bartoli bize hayatına dair özel bir bakış sunuyor.
Floransa, Opera’nın beşiği, Rönesans’tan bu yana kültürel bir merkez. Bartoli burada, en sevdiği bestecilerden birinin, Georg Frideric Handel’in barok dönemi başyapıtı Alcina’yı seslendiriyor.
Ona, müzik tutkusunu aktaran annesi Silvana Bazzoni Bartoli de eşlik ediyor.
Adını koruyucu “Müzik Azizi”nden alan Cecilia’nın çevresi her zaman müzikle çevriliydi. Annesi ve babası da opera sanatçısıydı.
Aralarında güçlü bir bağları var. Annesi onun tek öğretmeniydi. Cecilia onun koçluğu sayesinde kendi sesini buldu.
Silvana Bazzoni Bartoli onun için, “Daha çocukken çok müzikal bir çocuk olduğunun farkına varmıştım. Benim için yüksek notalarda şarkı söylemek çok kolaydı ve bunu ona ben öğrettim. Kıvraklığa karşı bir yatkınlığı vardı. Ben piyano çalarken o sesiyle koşuyordu ve ben ona yetişemiyordum.” ifadelerini kullanıyor.
Roma doğumlu şarkıcı, hızla uluslararası bir kariyer elde etti. Ayrıca, albümleri ve DVD’leri herhangi bir klasik müzik sanatçısından çok, 10 milyondan fazla satan sanatçı, kilometre taşı niteliğindeki kayıtlarıyla da tanınıyor.
Cecilia Bartoli kendi dönem enstrümanları orkestrası Les Musiciens du Prince’i kurarak bir hayali gerçeğe dönüştürdü ve Barok döneminin orijinal sesini yeniden canlandırdı.
Başyapıtların hakkını vermek, Cecilia Bartoli için çok değerli bir görev.
O aynı zamanda tutkulu bir müzik arkeoloğu. Kütüphanelerde uzun süredir unutulan bestecileri ve başyapıtları gün yüzüne çıkarıyor.
Bartoli, “Bu bir merak. Bu asıl gidip repertuarı bulma merakına sahip olan büyük müzisyenler sayesinde oldu ve bu araştırma arzusunu bana aktardılar. Bana kalırsa bugün hâlâ bilmediğimiz, keşfedilmeyi bekleyen müzikler var ve bence buna değer.” diyor.
Aslen kastrato sesi (hadım edilmiş erkek sesi) için bestelenmiş müzikler ilgisini çekiyor ve bazı başyapıtlara sesini ödünç veriyor.
Cecilia Bartoli ayrıca, nefes kesici kariyerinde yeni bir sayfa açtı. Sahneden, sahne arkasına da geçiş yaptı: Monte Carlo Operası’nın yeni müdürü oldu. Ve şirketin tarihinde bu pozisyona gelen ilk kadın oldu.
Bartoli, “İlk kez bir tiyatro yönetiyorum. Daha yeni Salzburg’da bir festival yönettim, çok önemli bir festival, Whitsun Festivali. Ama doğru, bir tiyatro yönetmek başka bir şey, sonuçta işin sırrı her şeyde tutku. En önemli bileşeni bu, vizyon ve tutku.” şeklinde konuşuyor.
Cecilia Bartoli’nin yeni sanat evi, Paris Operası’nın ünlü tasarımcısı Charles Garnier tarafından tasarlanan ve 1879 yılında açılan mimari bir mücevher.
İlk sezon açılışı için dünyaca ünlü Fransız kontrtenor Philippe Jaroussky’yi davet etti.
Görev süresi için iddialı planları var. Hedefi dinleyiciyi üç yüz yıllık müzikal bir yolculuğa çıkarmak. Sahne tutkusuysa her zamanki kadar güçlü kalmaya devam ediyor: “Sahnede olmak.. Kıyaslanamaz. Bunu tarif edecek kelime yok, var mı? Zaman duruyor. Herkes nefesini tutuyor. Başka bir boyuta geçiyorsunuz. Kutsal bir an bile diyebiliriz.”
Bartoli gözünü geleceğe dikiyor ancak geçmişten de kopmamak gerektiğini söylüyor: “Kendimizi elbette modernizme, geleceğe doğru ama biraz da geçmişe bakarak yansıtmalıyız.”
Gelecek planlarınıysa “Hayalim burada olmak ve bu güzel müziği yapmaya devam etmek ve onu paylaşmak.” sözleriyle anlatıyor.